14 Mayıs 2008 Çarşamba

Yanılgı...

---alıntıdır---

yanılgı çok tatlı bir tuzaktır efendim. kendimizi kandırmanın en efendice yoludur. görmemek, duymamak, bilmezden gelmektir. annem hep erkekler konusunda yanıldıgımı söylerdi misal bana. ben ona hep, "ne biliyim anne ya, alınlarında mı yazıyo mal oldukları" filan derdim. annem de bana, bir kızılderili bilgeliğinde, "yazıyo tabi, sen okumak istemiyorsun" derdi. işte yanılgı böyle bişeydir. bile bile ladestir. sürekli uçurumlardan düşmek için çelme takılmayı bekleyen bir koyun olmak, dünayı en saf gözlerle izlemek, sonunda ise hep "lan ne salakmışım be!!" diye diye, kendi kuyruğunu ısırmaktır.

yanılanın en büyük düşmanı kendisidir. o tüm dünyayı, insanları, varoluşu, görmek istediği gibi gören, onlara mistik, kutsal, temiz anlamlar yükleyen, bir nevi hayalperest, bir nevi meczuptur. ona laf anlatmak imkansızdır. en doğru bildiği şey, kafasında kurduğu gerçekliktir.

yanılgı dünyasında herşey, yanılanın bireysel iyiniyet yahut paronayaklık sürecinden geçirilerek şekillenir. o yüzden tek bir yanılgı diye bişey yoktur. yanılma, süreklilik ister. yanılmayı iyi bilen, ömrü boyunca yanılmaktan bıkıp usansa da dahi, onun için yanılmaktan öte çıkar bir yol yoktur.


---alıntıdır---