27 Nisan 2010 Salı

Altyazı Proje Ofisi Açılıyor

“Sinema üzerine düşünen bir dergi” fikriyle yola çıkan ve 2001’in Ekim ayından beri yayımlanan Altyazı Aylık Sinema Dergisi, özgün, eleştirel yaklaşımı ve genç yazarlarıyla Türkiye’nin önde gelen kültür sanat yayınlarından biri oldu. Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi etrafında buluşan bir kolektifle çalışmalarına başlayan Altyazı ekibi, dergicilik dışında gerçekleştirdiği yayınları, seminerleri ve festival programlarını sürdürmek ve geliştirmek üzere bir proje ofisi kuruyor.

Altyazı, 2006 yılından beri New York’tan Rotterdam’a, Abu-Dabi’den Jeonju’ya kadar dünyanın dört bir yanında önde gelen sinema kurumlarıyla Türkiye’nin yeni sinemasının tanıtımında dergiciliğin ötesinde önemli bir rol üstlendi. Altyazı üyeleri ulusal ve uluslararası festivallerde danışmanlık, programcılık, jüri üyeliği yaptı; yurtiçinde ve yurtdışında üniversitelerde dersler verdi; paneller, seminerler, eğitim programları düzenleyerek Türkiye’deki film kültürünün zenginleşmesi ve geliştirilmesi için katkıda bulundu.
2007’de Altyazı kurucu kolektifi içinde yer almış olan Yamaç Okur, Nadir Öperli ve Enis Köstepen’in Bulut Film’i kurmasıyla yapımcılık ve uluslararası ortak yapımcılık faaliyetleri Altyazı’nın etkinlik alanını genişletti. Altyazı, sinemayı eleştirel, akademik ve pratik bir bütün olarak kavrayan ve bu alanların tümünde üretimde bulunan bir kadro olarak bugün sadece Türkiye’de değil, dünyada örneği az olan kolektifler arasında yer alıyor.

5. İşçi Filmleri Festivali perdelerini açıyor


İlk kez 2006 yılında gerçekleştirilen Uluslararası İşçi Filmleri Festivali beşinci kez perdelerini açıyor. Festival, 1–9 Mayıs tarihleri arasında İstanbul, İzmir ve Ankara'da eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek, daha sonra geçen yıllarda olduğu gibi kent kent süren ve bütün yıla yayılan uzun bir yolculuğa çıkacak. Festivalin Anadolu yolculuğunun ilk durakları 8 Mayıs’ta Bolu, 19 Mayıs’ta Diyarbakır olacak.

Temel amaçları Türkiye ve dünyadan emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini izleyicilerle buluşturmak ve ülkemizde işçi filmi üretimini özendirmek olan festival Sine-Sen (DİSK), Dev Sağlık-İş (DİSK), Birleşik Metal-İş (DİSK), Hava-İş (TÜRK-İŞ), Petrol-İş (TÜRK-İŞ), Tez Koop-İş (TÜRK-İŞ), Ses (KESK), Türk Tabipleri Birliği, Halkevleri ve Sendika.Org tarafından düzenleniyor. Festival bu yıl ‘Seyirci Kalma’ temasıyla gerçekleştiriliyor.

Festivalin açılış töreni 2 Mayıs Pazar günü saat 19:00’da Beyoğlu Yeni Rüya Sineması’nda gerçekleştirilecek. Törenden önce saat 18:00’de Taksim Tramvay durağında sanatçıların ve festival dostlarının katılacağı ‘Geleneksel Festival Yürüyüşü’ yapılacak. Oyuncu Levent Üzümcü’nün sunacağı gecede festivalde bu yıl ‘Sultan’ filmi gösterilecek olan Türkan Şoray’a Türk sinemasına emeklerinden dolayı festival düzenleyicileri tarafından teşekkür edilecek.

Nihat Behram’ın şiirleriyle, İlkay Akkaya’nın şarkılarıyla renk katacağı gecede bu yıl yıkılmak istenen Emek Sineması çalışanlarına ve Sine-Sen tarafından belirlenecek bir sinema emekçisine teşekkür plaketi sunulacak. Gecenin sonunda Tekel direnişini anlatan açılış filmi gösterilecek.

Gösterimler İstanbul’da Beyoğlu Sineması, İstanbul Fransız Kültür Merkezi, İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın Salonu, Sine-Sen Şişhane Salonu, Çevre Mühendisleri Odası, Öteki Kültür Sanat, Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Kolektif Kültür Merkezi, KARGART, Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi, İstanbul Halkevi’nde yapılacak.

Ankara’da Batı Sineması, Alman Kültür Merkezi, Çağdaş Sanatlar Merkezi, Harb-İş Sendikası Salonu, TMMOB Mimarlar Odası, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Yılmaz Güney Sahnesi’nde yapılacak.

İzmir’de İzmir Fuarı İsmet İnönü Kültür Merkezi, Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi, Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi, İzmir Fuarı Gençlik Tiyatrosu, Bornova Çamdibi Nedret Güvenç Sahnesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Rauf Beyru Salonu, Menemen Belediyesi Kültür Merkezi, Menderes Kültür Merkezi Amfi Tiyatrosu, Petrol-İş Aliağa Şubesi Salonu, Aliağa Helvacı Çok Amaçlı Salonu, Kemalpaşa Ören Çok Amaçlı Salonu, Kemalpaşa Eski Belediye Düğün Salonu, Bayraklı Belediyesi Nikah Salonu, Bademler Köy Tiyatrosu, Buca Bozuk Ezber Kültür Merkezi’nde yapılacak.

Bu gösterimlerin dışında birçok mahallede ve işyerlerinde de özel gösterimler düzenlenecek. Tüm gösterimler her yıl olduğu gibi bu yıl da ücretsiz olacak.

Festivalde bu yıl Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından, hem yeni hem de klasikleşmiş eserlerin bulunduğu 74 film gösterilecek. 24 uluslararası filmin 6’sı kurmaca uzun metraj, 18 tanesi belgesel türünde. Türkiye’den katılan 50 filmin de 6 tanesi uzun metraj kurmaca, 8 tanesi kısa metraj kurmaca, 36’sı ise belgesel.

Aki Kaurismaki’nin işçi filmi üçlemesinden ‘Cennetteki Gölgeler’, Bertolt Brecht'in ‘Kuhle Wampe'si , dünyadaki özelleştirme uygulamalarının sonuçlarını anlatan Alman sinemacı Florian Opitz’ten ‘Büyük Satış’, Kıbrıs adasında 1948’de Türk ve Rum emekçilerinin ortak 1 Mayıs kutlamalarını ve mücadelelerini anlatan ‘Madencilerin Anıları’, en iyi Fidel Castro filmlerinden Estela Bravo imzalı ‘Fidel Anlatılmamış Tarih’, GDO’yla ilgili Fransız yapımı ‘Monsanto'nun Gözünden Dünya’, John Ford'un klasikleşmiş filmi ‘Gazap Üzümleri’, Bolivya’daki sendikal mücadeleyi anlatan 'Coca Cola Davası', Emir Kusturica’dan ‘Maradona’ ve Japon yönetmen Tokachi Tsuchiya’dan ‘Normal Bir İş Yapmak İstiyorum’ gösterilecek yabancı filmlerden yalnızca bazıları.

Festivalde bu yıl Tekel direnişine verilen özel önem sebebiyle direnişle ilgili 15 tane film özel gösterimlerle izleyicilere sunulacak. Başta Tekel filmleri olmak üzere birçok film galasını festivalde yapacak.

Metin Yeğin’in uzun metrajlı filmi ‘D’nin galası da festival kapsamında yapılacak. Film için 4 Mayıs’ta Ankara’da, 6 Mayıs’ta İstanbul’da, 7 Mayıs’ta İzmir’de, özel galalar düzenlenecek. Dünyanın farklı coğrafyalarındaki toplumsal hareketleri anlatan belgeselleriyle tanınan yönetmen Metin Yeğin, ilk uzun metrajlı kurmaca filminde 1988 yılında Metris Cezaevi’nde yaşanan firarı anlatıyor. Filmde Nebil Sayın, Selim Akgül, Mustafa Diyar Demirsoy, Turgay Tanülkü gibi isimler rol alıyor.

Pelin Esmer imzalı 11’e 10 Kala, İlksen Başarır’dan ‘Başka Dilde Aşk’, Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan’dan ‘İki Dil Bir Bavul’, Ahmet Uluçay’dan ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’, Kartal Tibet’in efsanevi filmi ‘Sultan’ da gösterim programında yer alıyor.

Bu yıl da görme engelli izleyiciler için ‘Başka Dilde Aşk’ ve ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ filmlerinin gösterimi sesli betimleme yöntemiyle yapılacak.

Festivalin yine yabancı konukları bulunuyor. İranlı usta yönetmen Macid Macidi, İngiliz akademisyen John Cunnigham, ‘Yaşamak Bir Ağaç Gibi’ filminin yönetmenleri Pascale Boosten ve Eric Juzen, Güney Kıbrıs PEO sendikasından Eleftherios Georgiadis festivalin bu yılki yabancı konuklardan.

Festival kapsamında bu yıl fotoğraf alanındaki etkinlikler büyük yer tutuyor. Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD), Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi, Fotoğraf Vakfı, Red Fotoğraf, İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği ortak organizasyonuyla üç kentte ‘1980'den 2010'a Emek Sineması'ndan Meydanlara 1 Mayıs'ın 30 Yılı’ sergisi açılacak ve çeşitli paneller düzenlenecek. Sergide, sıkıyönetim uygulamalarından başlayarak, 1987’de Emek Sineması’nda gerçekleştirilen toplantı öncesine kadar kitlesel olarak kutlanamayan 1 Mayıs’lar o yıla ve güne ait belgelerle, 1988’den 2009 yılına kadar gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamaları ise fotoğraflarla izleyicilere sunulacak. 2010 yılına ait fotoğraflar ise sergi salonunda kurulacak projeksiyon cihazı ile slayt gösterisi olarak yansıtılacak. Festivalde ayrıca Ankara’da Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından hazırlanan ‘Fotomuhabirlerinin Gözünden Tekel Direnişi’ başlıklı fotoğraf sergisi Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izleyicilerle buluşacak.



Festival kapsamında bu yıl 3-4 Mayıs tarihlerinde Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ‘LaborComm/Uluslararası İşçi ve İletişim Konferansı’ düzenlenecek. Altı bildiri, iki çağrılı bildirinin sunulacağı, ayrıca medya emekçilerinin, iletişim emekçilerinin ve emekten yana alternatif medyanın tartışılacağı iki panelin yer alacağı iki günlük konferans aynı zamanda www.sendika.tv adresinden internetten canlı yayınlanacak. Birçok sunumun gerçekleştirileceği konferans, Çankaya Belediyesi, Ankara Üniversitesi Gelişme ve Toplum Araştırma ve Uygulama Merkezi (GETA) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın katkılarıyla düzenleniyor. Konferansta açılış bildirisini İngiltere'den Laborstart.org kurucusu Eric Lee, çağrılı bildirilerden birini ise araştırmacı Ergin Yıldızoğlu okuyacak.

Farklı kentlerde sinema atölyelerinin kurulacağı festival sırasında bu yıl da kapsamlı bir festival gazetesi yayınlanacak.

Festivalle ilgili tüm bilgilere, görsellere ve tanıtım videolarına www.iff.org.tr adresinden ulaşmak mümkün.


kaynak: http://www.internethaber.com/5.-isci-filmleri-festivali-perdelerini-aciyor-247437h.htm

26 Nisan 2010 Pazartesi

25 Nisan 2010 Pazar

yazı

Bahsi geçen yazıda herhangi bir benzetme yapmayacağıma ve durup yazdığım hiçbir şeyi tekrar okumayacağıma, imla ve noktalama işaretlerini takmayacağıma, çok gerekmedikçe yanlış yazdığım harfleri silmeyeceğime falan namusum, şerefim üzerine söz veriyorum ama noktalama işaretlerini doğru kullanmak takıntılı bi hal almış bende. İster istemez, az önce durup baktım. Virgülü yanlış yerde kullandım. Neyse önemli değil. Hızlı hızlı yazarsam ve bütün bu zımbırtıları düşünmezsem belki daha doğru düzgün yansıtabilirim aklımdan geçenleri. Giriş gelişme, sonuç falan olmasın çok avantgarde bir şey yapalım ama gene de olmuyor. Midem gene ekşidi. Tatmin olmadım. Fiziksel tatmin ne kolay halbuki. Aslında o da zor, ten uyumu gerekiyor ama ikinci bir kişi olmasa da olur. Neyse oralara girmeyelim de. Zihinsel tatmin zor beyim. Ego mastürbasyonu yaptıktan sonra kendini çok kötü hissetmek. Mesela diye başlayan cümle kurunca ciddiye alınmıyorsun ya, hayattaki zottirik, ince dengeler işte. Adamı ipe götürür bu pamuk ipliğinden ince detaylar. Kalın halatlar asılı dar ağacına götürür adamı. Ölüm hayata hükmediyor, bunu zaten biliyorduk da hayat da çok o kelimeyi bulamadım şimdi yani o kadar da “mesela” hayat da... boş durmuyor bence. Ölüm daha belirgin birrenk olduğu için ilkin onu seçiyor gözlerimiz. Hayat daha şeffaf bir şey. Ele gelmiyor, hemen görülmüyor ama sert, tavizsiz bir şey. Hayat dolu olmak büyük beceri isteyen bir şey. Neyse ben bu cümleyi daha önce on yedi defa kurmuştum. Tekrar edince kendimi çok rahatsız hissettim. Durmadan aynı cümleleri kurup duruyorum. Konuşurken, yazarken kelime dağarcığımı harekete geçiremiyorum. Son cümleyi anlamaya çalışma, saçma oldu. X falan falan bir şey. Kurduğum bütün cümleler bu kalıpta. Yatak rahat bir şey. Ayrılık acı bir şey (bkz: nihat doğan) çakmak yanan bir şey. Ötesini duyumsasam da anlatamıyorum. Anlıyorum, anlatamıyorum. Off gene midem ekşidi. Bir gün özgürce istediğim her şeyi, tam da doğru kelimeleri kullanarak anlatabileceğime inanıyorum. İnanacağıma inanıyorum. İnanmayı öğreneceğime inanıyorum. İroni yapmıycam.

Bir sürü kare var. Çember demiycem o çok klişe oldu 1945 senesinden beri kullanılıyor. Belki daha eski. Tarihi attım ben. Ya içindesin çemberin ya da dışında yı kim demişse artık şimdi hatırlamıyorum, ondan beri her fırsatta söyleniyor. Çember, iç, dış, iç açıortay doğrularının çemberin merkezine uzaklığı, kesim noktaları,, geometrik yerleri. Çember de çember. Benim kafamda kareler oluştu. Hatta dikdörtgenler ama en çok üçgeni seviyorum. Ama dikdörtgen oluştu. Bi de bu benim içsesim değil. Benim iç sesim böyle şakalar yapmaz. Şirin görünmeye çalışıyorum hala. Benim iç sesim manyağın teki. Kareler, yok dikdörtgenler diyordum. Bir sürü dikdörtgenin birleşim kümesindesin tamam mı bu şekli çemberlerde düşünmek, hayal etmek daha kolay ama di,kdörtgenlerle biraz zor. İç sesimi duysaydın korkardın. Duymayasın. İşte o dikdörtgenleri sınır olarak düşün. Hem daha keskin bir imaj oluşuyor insanın zihninde. Benim iç sesim böyle afili cümlelerde kurmaz. Helele hçlçlç bu kadar. Kenarları keskin. Değersen bir tarafına batar. Ne dikdörtgeni de ben bunlara kare diyeyim. Yazması daha kolay. Bu kareler ne kareleri? Özgün olma karesi var bir adet. Özgür olmanın bile karesi var bence. Sonra karizmatik olma karesi var. Başarılı olma karesi var. Kadın olma karesi var. Alımlı olma karesi var. Tutarlı olma karesi var. Normal olma karesi var. Sıradışı olmanın da karesi var. Para karesi var. Kariyer karesi var da bunları siktiredebiliriz şimdilik. Sonra aklıselim karesi var. Siyaset bilimi karesi var. Tkp karesi var. Marx karesi var, lenin karesi var, demirel karesi var da bunlar esasen daha ince kareler. Süleyman demirel karesi herkeste yok. Bende yok ama olanlarda büyükmüş. Çok bilmiyorum. Etnik müzik karesi var mesela, progresif müzik karesi var, tutunamayanlar karesi var, eti browni intense karesi var, nutella, pink floyd, miranda kerr karesi var. Düşününce böyle on binlerce kare bulabilirsin. Başta benzetme yapmıycam dedim ki zaten bu kareler gerçekte var. Soyut kavramları geometrik şekillerle ifade edebileceğimizi düşünelim. Müzik karesi olamaz mesela. Pnk floyd kares iolur ama yaptıkları müziğin karesi olmaz. Sonra çocuk karesi de olmaz bana göre. Aşk karesi olur mu bilmiyorum. Eskisi kadar romantik düşünemiyorum artık. Aşkı boşverelim şimdilik. Kahkaha karesi olabilir mi? Olmaz idyelim. Gülümseme karesi vardır ama muhakkak. Dişlerini göstermeden gülümseme karesi. Sırıtma kresi de yoktur. Başkasına kare olan sana kare olmaya da bilir. Bazı kavramlar is herkes için karedir. İşte bu kareler aslanım. Hayatımız içiiçe geçmiş karelerden ibaret. Sınırlar, çizgiler, köşeler. Çok sert aslanım. Hem pink floyd sevip, hem tebessüm edip, hem aşık olup (bu kare olmayabilir di) hem normal hem de sıradışı olunabilir mi? Ne kadar çok karenin kesişim noktasındaysan önce o kadar başarılısındır diye düşündüm, şimdi yazarken boku yemişsindir dedim kendi kendime. Çakmak karesi olabilir mi?

Yazarken çok uzunmuş gibi, okuyunca ne kadar az yazdığımı ve anlatamadığımı farkediyorum.

İyi akşamlar. Gene erken kalktım.

Not: B u yazıyı yayınlamadan önce tekrar gözden geçirmeyeceğime söz veriyorum. Yayınladıktan sonra dayanamaz okur ama virgülüne dokunmam gerçekten.

22 Nisan 2010 Perşembe

23 nisan kutlu olsun :)

http://www.buzz20.com/23nisan/tohum23nisan.jpg
--------------- alıntı ------------------

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 23 Nisan'da bloglarımızı çocuklara bırakıyoruz!

Bu sene ikincisini hayata geçirmeye başladığımız Türkiye'nin en büyük kollektif sosyal medya sorumluluk kampanyasıyla blog yazarları bu yıl da 23 Nisan'da bir günlüğüne hem o günün anlam ve önemini yaşatmak, hem de çocuklara yazma ve paylaşma sevgisini aşılamak için bloglarını çocuklara bırakıyorlar.

Çocuklarımız yer alacakları bloglarda sadece yazarak değil, çizerek ya da yazma çağında değillerse onlara ait videolarını paylaşarak da bu projede yer alabiliyorlar. Sadece ülkemizde değil yabancı blog yazarlarına da Dünya'da çocuklara armağan edilmiş tek bayram olan 23 Nisan'da aynı etkinliğe katılmaları için çağrıda bulunuyoruz.

Hatırlarsanız geçen yıl 23 Nisan'da Tüm Bloglar Çocukların projesine Tohum Otizm Vakfı'ndaki çocuklarımız da dahil olmuşlardı :) 23 Nisan'da blogunu paylaşmak isteyenlerle çocuklarımız yazılarını, resimlerini, fotoğraflarını paylaşmaktan büyük mutluluk duymuşlardı. Bu yıl da yine projemizde yer alıyorlar.

Yine bu yıl da Tohum Otizm Vakfı'ndaki çocuklarımızla projeye katılarak destek olan blog yazarları, aynı zamanda Nisan'da başlayan "Otizm Farkındalık Ayı" etkinliklerine de 23 Nisan vesilesiyle destek olmuş olacaklar.:)

--------------- alıntı ------------------

Benim payıma da yukarıdaki sulu boya resmi paylaşmak düştü. :) Resmi yapan çocuğun ismi ,yanılmıyorsam, Bora. Şahane bir iş çıkarmış Bora Efendi. İmkan olsaydı yanaklarından öperek kutlamak isterdim kendisini.

Başta Bora ve Hatice (komşu kızı) olmak üzere tüm çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum.

Çocuk Hakları! Kısa Filmler


Çocuk Hakları! Kısa Filmler

"Haklı Televizyon" Projesi Uluslararası Af Örgütü, Maltepe Üniversitesi, İstanbul Marmara Eğitim Vakfı ve Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi tarafından, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin (ÇHS) 20. yıldönümünde, toplumda konuya ilişkin farkındalık ve insan haklarını koruma mekanizmalarını güçlendirmek amacıyla oluşturuldu.Temelde iki aşamalı olarak planlan projenin birinci aşamasında Maltepe Bölgesi'ndeki okullarda ÇHS üzerinden öğrencilere insan hakları ve yaz kampı süreci ile bilgi verildi. Çocukların gönüllü başvuruları sonucu yaz kampına katılımları kesinleştirildi. Katılımcı çocukların yaz kampı sürecine hazırlanmaları, kitapçıklar, kartpostallar ve illüstrasyon kitapları ile sağlandı. İkinci aşamada 1 ay boyunca gönüllülük temelinde 100'e yakın çocukla insan hakları ve film atölyeleri gerçekleştirildi. Çocukların çektikleri filmler ise 20 film olarak Pera Film programında yer alıyor.

Gösterimler ücretsiz.

Gösterim Programı
24 Nisan Cumartesi
15:00 Gösterim ve Söyleşi

25 Nisan Pazar
13:00 Gösterim

Koordinasyon: Uluslararası Af Örgütü Türkiye
Proje Ortakları: İstanbul Marmara Eğitim Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi, Maltepe Üniversitesi, İnsan Hakları Araştırma Merkezi İletişim ve Güzel Sanatlar Fakültesi, Felsefe Bölümü, Uluslararası Af Örgütü Türkiye

http://www.peramuzesi.org.tr/pera_film/detay.aspx?SectionID=pK1DXkt5oAsIZdA0NLUZ%2fQ%3d%3d&ContentId=cfxiSGnGrhBUQyJ%2fRUC6IA%3d%3d


21 Nisan 2010 Çarşamba

Şili'den Ödüllü Filmler

ŞİLİ’DEN ÖDÜLLÜ FİLMLER

24 – 30 Nisan / April 2010

Ankara Şili Büyükelçiliği ve İstanbul Cervantes Instituto işbirliğiyle

TONY MANERO

Yönetmen / Director: Pablo Larraín
Oyuncular / Cast: Alfredo Castro, Paola Lattus, Hector Morales, Ampara Noguera
2008, 98’, Renkli / Color, Şili-Brezilya / Chile-Brazil
İspanyolca, Türkçe altyazılı / Spanish with Turkish subtitles
Uluslararası İstanbul Film Festivali / İstanbul International Film Festival, 2009
Uluslararası Rotterdam Film Festivali / Rotterdam International Film Festival, 2009
Havana Film Festivali / Havana Film Festival, 2009

Augusto Pinochet Şili’yi diktatörlüğün pençesinde yönettiği sırada, John Travolta’nın Cumartesi Gecesi Ateşi filmindeki karakterine kafayı takmış elli yaşında bir adam, Santiago’nun dışında küçük bir barda her haftasonu idolünü taklit eder. Her haftasonu Raul Peralta ve arkadaşları –tutkulu bir dansçı grubu- bu küçük barda toplanır ve filmden en sevdikleri sahneleri canlandırırlar. Raul gösteri dünyasında bir yıldız olmak istiyor, ulusal televizyon kanalında da bir Tony Manero taklit yarışması düzenleneceği duyurulunca, hayallerini gerçekleştirmek için önüne bir fırsat çıktığını düşünür.

http://www.imdb.com/title/tt1223975/



********************************************



NAVIDAD

Yönetmen / Director: Sebastián Lelio
Oyuncular / Cast: Manuela Martelli, Alicia Rodríguez, Diego Ruíz
2009, 100’, Renkli / Color, Şili / Chile
İspanyolca, Türkçe altyazılı / Spanish with Turkish subtitles
Cannes 2009, Director’s Fortnight




Santiago de Chile’de Noel günü. Evlerinde farklı sorunları olan üç ergen, tatili birlikte geçirirler. Alejandro 17 yaşında ve bir işçi ailesinden. Üst sınıftan kız arkadaşı Aurora 18 yaşında ve güzel olduğu kadar da kafası karışık bir kız. O gün Alejandro, kızın ölmüş babasının evine yeni sahipleri taşınmadan önce nesneler ve andaçlar aramak için Aurora’ya yardım etmeye karar verir. Burada, Santiago’nun dışında ve And dağlarının eteklerinde, kavga etmeye başlarlar.
Çıkmaza girdiklerinde beklenmedik bir şey oluyor: evde bir yabancı bulurlar.





********************************************



SUB TERRA / UNDERGROUND

Yönetmen / Director: Marcelo Ferrari
Oyuncular / Cast: Francisco Reyes, Paulina Galvezi Hector Noguera, Ernesto Malbran
2003, 112’, Renkli / Color, Şili / Chile
İspanyolca, Türkçe altyazılı / Spanish with Turkish subtitles
Miami Latin Film Festivali / Miami Latin Film Festival, 2003

1897’de, Şili’deki Lota kasabası, bireysel ve toplumsal değişimleri yansıtan bir yer. Dünyanın en büyük kömür madeninin derinliklerinde, bir adamın yüreğinde büyük bir isyan yeşeriyor. Cousiño Goyenechea’nın aristokrat ailesi ilerleme hayalleri kurarken, maden işçileri onur arayışı içinde uyanıyorlar.

http://www.imdb.com/title/tt0364882/



********************************************



FUGA

Yönetmen / Director: Pablo Larraín
Oyuncular / Cast: Benjamın Vicuna, Gaston Pauls, Francisco Imboden, Maria Izquierdo
2006, 135’, Renkli / Color, Şili / Chile
İspanyolca, Türkçe altyazılı / Spanish with Turkish subtitles
Cartagena Film Festivali / Cartagena Film Festival, 2008

Montalban, tamamlanmamış bir yapıt içinde sıkışıp kalmış bir müzisyen. Çocukken, hiçbir zaman unutamayacağı bir melodiyi bestelemekte olan ablasının bir piyano üzerinde öldürülmesine tanık olmuş. Artık yetişkin biri olan Montalban, o melodiden kurtulamayan, takıntılı, ruhsal bozukluğu olan bir müzisyen haline gelir. Zamanla bu avangart ve artık çok revaçta parçanın bestecisi olarak kabul edilmiş. Yıllar sonra, gözle görülür bir yeteneği bulunmayan, vasat ama aşırı hırslı bir müzisyen olan Coppa ise bu özgün senfoniyi kurtarmaya girişir, ama bunun içerdiği tehlikelerin farkında değil.



********************************************



GÖSTERİM PROGRAMI / SCREENING SCHEDULE
24 – 30 NİSAN / APRIL 2010

24 CUMARTESİ / SATURDAY
13:00 FUGA
19:00 TONY MANERO

25 PAZAR / SUNDAY
15:00 TONY MANERO
17:00 SUB TERRA

27 SALI / TUESDAY
17:00 SUB TERRA
19:00 NAVIDAD

29 PERŞEMBE / THURSDAY
17:00 NAVIDAD
19:00 TONY MANERO

30 CUMA / FRIDAY
17:00 FUGA
19:00 NAVIDAD

Not: Bilet ücretleri 3 tl, önceden rezarvasyon yaptırmaya gerek yok.

Not 2: Yer: Pera Müzesi

20 Nisan 2010 Salı

başka türlü bir hayat mümkün mü?

muayen aralıklarla aklıma takılan tıynetsiz sorulardan belki en popüleri. başka türlü bir hayat mümkün müydü? tuttuğum yol, yol muydu? sevgi neydi? babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi? yüz kişiye sorduk, beş popüler cevap aldık. tablomuza bakıyoruz.

en son altı ay önce sormuştum bu soruyu kendime. sonunda 'başka türlü bir hayat' yaşamaya karar verip hayatımı belli ölçüde değiştirme fırsatım olmuştu. ikinci üniversiteme başlamıştım, travmatik bir ilişki yaşadığım sevgilimden henüz ayrılmıştım, etrafımı saran insanlardan hoşnut değildim, gidişattan rahatsızdım kısacası. ayrıldığım sevgilime geri dönmemeliydim, yeni okuluma alışmaya çalışmalıydım, arkadaş çevremi değiştirmeliydim, kendime daha uzun vadeli ve sağlıklı hedefler belirlemeliydim. canımın acısını -bir şekilde- dindirmeliydim. insanlarla özel şeyler paylaşmamaya çalışmalı, içime kapanmalıydım. hayatımda yeni biri olmamalıydı. vs vs.
şimdi arkama bakınca bu hedeflerin çoğunu gerçekleştirdiğimi hissediyorum. içime kapandım, okula alıştım, hayatımda yeni biri yok, eski sevgilime dönmedim, arkadaş çevremi değiştirdim, ileriye dönük hedeflerim var... fakat günlerdir zihnimde gene aynı soru yankılanmaya başladı: "başka türlü bir hayat mümkün mü?"
tahta bavuluyla haydarpaşa garı merdivenlerinin tepesinden istanbul'a bakan köylü misali gözleri kısıp, aynı düşünceli çehreye bürünerek "buradan çıkınca nereye gitsek?" diye düşünüyorum. aklım acıyor bir nebze, başım ağrıyor. ne yapmalı?
mp3 player aldım. bir yerden başlamak lazımdı. tahta bavuluma yerleştirdim. istanbul kazan... istanbul'dan sıkıldım. belki de tası tarağı toplayıp haydarpaşa garı kapısından ters istikamete, kalkan trenlere doğru "seğirtmenin" vakti geldi. nereye gideyim?
acziyetim sinirimi bozuyor. evden dışarı çıkmak dahi istemiyorum. aklım acıyor, düşüncem bulanıyor, başım ağrıyor.
bazı meseleler söz konusu olduğunda hala yerimde sayıyorum.

yeni sinema günleri

-- alıntı--

bir süre önce kurulan yeni sinema hareketinin düzenlediği heyecan verici etkinlik.
http://www.timeturk.com/images/news/300320100953124761871_2.jpg
yeni sinema günleri 23 nisan’da başlıyor!
mart ayı sonunda bir basın toplantısıyla kendini tanıtan yeni sinema hareketi, 23 nisan-9 mayıs tarihleri arasında ortaköy feriye sineması’nda yeni sinema günleri adlı bir etkinlik düzenliyor. türkiye’nin öncü iletişim ve yakınsama teknolojileri şirketi türk telekom’un ana sponsorluğunda gerçekleştirilecek etkinlikte, son dönemde yurtiçi ve yurtdışında pek çok festivale katılmış ve toplam 150 ödül kazanmış 17 film, 17 gün boyunca, bir şenlik havasında izleyicilerle buluşacak.

yeni sinema günleri, benzeri etkinliklerden farklı olarak, bizzat filmin yönetmen ve yapımcıları tarafından organize ediliyor. sinemaseverler, film gösterimlerinin ardından sinemanın cafe’sinde düzenlenecek söyleşilerle, filmlerin yönetmen, yapımcı ve oyuncularıyla buluşma fırsatı yakalayacak.

etkinliğin, kısa bir süre önce film gösterimlerini durdurmak zorunda kalan ortaköy feriye sineması’nda yapılmasının özel bir anlamı var. umut sanat, bu etkinlik için feriye sineması’nı 17 gün boyunca yeniden açacak. istanbul’da kültürel hayatın önemli bir parçası olan sinemaların ardı ardına kapandığı günümüzde yeni sinema günleri, sinema salonunda film izlemenin önemine dikkat çekmeyi amaçlıyor. etkinlik aynı zamanda, sinemanın ‘filmi üretenlerle seyirci arasındaki etkileşimle’ bambaşka bir deneyime dönüşebileceğini hatırlatmak istiyor.

yeni sinema günleri’nde izleyicilerle buluşacak 17 film ile gösterim programı aşağıda bilginize sunulmuştur. yayınlarınızda duyurup destek olabilirseniz çok seviniriz.

internet sitesi: www.yenisinemahareketi.com

biletler 19 nisan’dan itibaren feriye gişelerinden temin edilebilir.
gişe no: (212) 236 28 64

http://www.yenisinemahareketi.com/...

-- alıntı--

15 Nisan 2010 Perşembe

Bütün gün başkalarını düşündüm.
Uyudum, uyandım, oturdum, kalktım, koştum, durdum, göz kırptım, dudak büktüm, hızlandım, yavaşladım... Ve bütün gün başkalarını düşündüm.
En başta o kara leke. Geldi oturdu bilincimin üstüne. Bütün gün onu düşündüm. O'yu tırnakla ayırdım, ayırmadım, düşündüm.
Sait Faik i düşündüm, annesini düşündüm. Sevmeyen sevgilisini, ıslanmayan pardesüsünü...
Gauss u düşündüm. Eşi düşündüm.
Otobüse alınmayan kara çocukları düşündüm.
Mağrurları düşündüm: "Ne korunaklı bir hayat!"
Mağduriyeti mi düşündüm? (Mağdur muyum?)
Annemi düşündüm, babamı, kızkardeşimi düşündüm.
Sessiz insanlar geçti yanımdan
Hüznümü bozdurdum, sekiz etti.
Zihnimde bir türlü solamayan, eskimeyen fotoğrafı
Güzelleri düşündüm ayrı bir renk skalasında.
Olmazları düşündüm.
Yediyi aşamadım, sekizi düşündüm.
Oturdum, bütün gün başkalarını düşündüm.

10 Nisan 2010 Cumartesi

Bıraktılar beni kendi halime... Benden ne iş, ne makale, ne konferans, ne ders istediler...
Beni öyle kabul ettiler...
Ben de oturdum Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekleryontmak için taşıdığım çakımı çıkardım, kalemimi yonttum. Yonttuktan sonra, tuttum öptüm.
Yazmasam deli olacaktım...
Yazdım... Yazdım... Yazdım... Yazdım... Yazdım! (...)

Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye oyunundan, Sait Faik Abasıyanık'ın cümleleriyle.

Şanslı bir adam olduğunu düşünüyorum. Yoksa kimseyi kolay kolay bırakmıyorlar kendi haline. keşke benden de 'ne iş, ne makale, ne konferans, ne ders' istemeseler. Beni öyle kabul etseler. Çıkarsam çakımı, kalemimi yontsam. Tutsam onu, öpsem.
Hem okusam, hem de yazsam.
Ada'nın yolları da tenha değil artık. Sait Faik şanslı adammış.