3 Ağustos 2010 Salı

"benden bi bok olmaz." noktasında (yani buna samimiyetle inandığın zaman) büyüdüğünü anlamış oluyorsun galiba.

yıllardır işe yarar tek bir şey yapmadım. ne bir üniversite bitirdim, ne düzenli maaşım var. insanlarla ilişkilerim minimumda. ilgi çekici biri olmak istemedim, değilim de. romantik olaylar cezbetti uzun süre. o konuda şansım yaver gitmedi. şikayet etmek istemiyorum, böyle hırslarım da kalmadı. durumun düzeleceğini düşünmüyorum. ortada düzelecek bir mevzu yok çünkü. benim yaşayacağım hayat bu. ancak bu kadar oluyor.


18 Temmuz 2010 Pazar

başlık ne la

depresifliğin karşıtının mutluluk olması ilginç. depresif insan, mutsuz insan mı oluyor? mutsuz, mutlu olmaya becerisi olmayan mı? mutlu olmak başarı mıdır? cv mize yazmalı mıyız? her zaman mutlu mu olmalıyız? depresif insanın neden sevilmeidğini anlıyorum ama mutluluğun bu kadar putlaştırılmasına anlam veremiyorum.



12 Mayıs 2010 Çarşamba

Biedermann ile Kundakçılar (Oyun Tanıtımı)


İstanbul üniversitesi iktisat fakültesi öğrencilerinin sahneye koyduğu "Biedermann ile Kundakçılar" oyununa vakti ve fırsatı olan herkesi bekleriz.

12 Mayıs Çarşamba 16:00'da
14 Mayıs Cuma 14:00'de
Türkel Minibaş Sahnesi'nde

(Yer: İktisat binası-2, Beyazıt)

http://yfrog.com/...
http://yfrog.com/...
http://yfrog.com/...

http://www.facebook.com/...

Ek: Amatör çabalar ve büyük emeklerle sahneye konmuş bir oyundur. Oyuna izleyici olarak katılmanız, yapımda emeği geçen iktisat sahnesi oyuncularını fazlasıyla mutlu edecektir.

27 Nisan 2010 Salı

Altyazı Proje Ofisi Açılıyor

“Sinema üzerine düşünen bir dergi” fikriyle yola çıkan ve 2001’in Ekim ayından beri yayımlanan Altyazı Aylık Sinema Dergisi, özgün, eleştirel yaklaşımı ve genç yazarlarıyla Türkiye’nin önde gelen kültür sanat yayınlarından biri oldu. Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi etrafında buluşan bir kolektifle çalışmalarına başlayan Altyazı ekibi, dergicilik dışında gerçekleştirdiği yayınları, seminerleri ve festival programlarını sürdürmek ve geliştirmek üzere bir proje ofisi kuruyor.

Altyazı, 2006 yılından beri New York’tan Rotterdam’a, Abu-Dabi’den Jeonju’ya kadar dünyanın dört bir yanında önde gelen sinema kurumlarıyla Türkiye’nin yeni sinemasının tanıtımında dergiciliğin ötesinde önemli bir rol üstlendi. Altyazı üyeleri ulusal ve uluslararası festivallerde danışmanlık, programcılık, jüri üyeliği yaptı; yurtiçinde ve yurtdışında üniversitelerde dersler verdi; paneller, seminerler, eğitim programları düzenleyerek Türkiye’deki film kültürünün zenginleşmesi ve geliştirilmesi için katkıda bulundu.
2007’de Altyazı kurucu kolektifi içinde yer almış olan Yamaç Okur, Nadir Öperli ve Enis Köstepen’in Bulut Film’i kurmasıyla yapımcılık ve uluslararası ortak yapımcılık faaliyetleri Altyazı’nın etkinlik alanını genişletti. Altyazı, sinemayı eleştirel, akademik ve pratik bir bütün olarak kavrayan ve bu alanların tümünde üretimde bulunan bir kadro olarak bugün sadece Türkiye’de değil, dünyada örneği az olan kolektifler arasında yer alıyor.

5. İşçi Filmleri Festivali perdelerini açıyor


İlk kez 2006 yılında gerçekleştirilen Uluslararası İşçi Filmleri Festivali beşinci kez perdelerini açıyor. Festival, 1–9 Mayıs tarihleri arasında İstanbul, İzmir ve Ankara'da eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek, daha sonra geçen yıllarda olduğu gibi kent kent süren ve bütün yıla yayılan uzun bir yolculuğa çıkacak. Festivalin Anadolu yolculuğunun ilk durakları 8 Mayıs’ta Bolu, 19 Mayıs’ta Diyarbakır olacak.

Temel amaçları Türkiye ve dünyadan emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini izleyicilerle buluşturmak ve ülkemizde işçi filmi üretimini özendirmek olan festival Sine-Sen (DİSK), Dev Sağlık-İş (DİSK), Birleşik Metal-İş (DİSK), Hava-İş (TÜRK-İŞ), Petrol-İş (TÜRK-İŞ), Tez Koop-İş (TÜRK-İŞ), Ses (KESK), Türk Tabipleri Birliği, Halkevleri ve Sendika.Org tarafından düzenleniyor. Festival bu yıl ‘Seyirci Kalma’ temasıyla gerçekleştiriliyor.

Festivalin açılış töreni 2 Mayıs Pazar günü saat 19:00’da Beyoğlu Yeni Rüya Sineması’nda gerçekleştirilecek. Törenden önce saat 18:00’de Taksim Tramvay durağında sanatçıların ve festival dostlarının katılacağı ‘Geleneksel Festival Yürüyüşü’ yapılacak. Oyuncu Levent Üzümcü’nün sunacağı gecede festivalde bu yıl ‘Sultan’ filmi gösterilecek olan Türkan Şoray’a Türk sinemasına emeklerinden dolayı festival düzenleyicileri tarafından teşekkür edilecek.

Nihat Behram’ın şiirleriyle, İlkay Akkaya’nın şarkılarıyla renk katacağı gecede bu yıl yıkılmak istenen Emek Sineması çalışanlarına ve Sine-Sen tarafından belirlenecek bir sinema emekçisine teşekkür plaketi sunulacak. Gecenin sonunda Tekel direnişini anlatan açılış filmi gösterilecek.

Gösterimler İstanbul’da Beyoğlu Sineması, İstanbul Fransız Kültür Merkezi, İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın Salonu, Sine-Sen Şişhane Salonu, Çevre Mühendisleri Odası, Öteki Kültür Sanat, Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Kolektif Kültür Merkezi, KARGART, Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi, İstanbul Halkevi’nde yapılacak.

Ankara’da Batı Sineması, Alman Kültür Merkezi, Çağdaş Sanatlar Merkezi, Harb-İş Sendikası Salonu, TMMOB Mimarlar Odası, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Yılmaz Güney Sahnesi’nde yapılacak.

İzmir’de İzmir Fuarı İsmet İnönü Kültür Merkezi, Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi, Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi, İzmir Fuarı Gençlik Tiyatrosu, Bornova Çamdibi Nedret Güvenç Sahnesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Rauf Beyru Salonu, Menemen Belediyesi Kültür Merkezi, Menderes Kültür Merkezi Amfi Tiyatrosu, Petrol-İş Aliağa Şubesi Salonu, Aliağa Helvacı Çok Amaçlı Salonu, Kemalpaşa Ören Çok Amaçlı Salonu, Kemalpaşa Eski Belediye Düğün Salonu, Bayraklı Belediyesi Nikah Salonu, Bademler Köy Tiyatrosu, Buca Bozuk Ezber Kültür Merkezi’nde yapılacak.

Bu gösterimlerin dışında birçok mahallede ve işyerlerinde de özel gösterimler düzenlenecek. Tüm gösterimler her yıl olduğu gibi bu yıl da ücretsiz olacak.

Festivalde bu yıl Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından, hem yeni hem de klasikleşmiş eserlerin bulunduğu 74 film gösterilecek. 24 uluslararası filmin 6’sı kurmaca uzun metraj, 18 tanesi belgesel türünde. Türkiye’den katılan 50 filmin de 6 tanesi uzun metraj kurmaca, 8 tanesi kısa metraj kurmaca, 36’sı ise belgesel.

Aki Kaurismaki’nin işçi filmi üçlemesinden ‘Cennetteki Gölgeler’, Bertolt Brecht'in ‘Kuhle Wampe'si , dünyadaki özelleştirme uygulamalarının sonuçlarını anlatan Alman sinemacı Florian Opitz’ten ‘Büyük Satış’, Kıbrıs adasında 1948’de Türk ve Rum emekçilerinin ortak 1 Mayıs kutlamalarını ve mücadelelerini anlatan ‘Madencilerin Anıları’, en iyi Fidel Castro filmlerinden Estela Bravo imzalı ‘Fidel Anlatılmamış Tarih’, GDO’yla ilgili Fransız yapımı ‘Monsanto'nun Gözünden Dünya’, John Ford'un klasikleşmiş filmi ‘Gazap Üzümleri’, Bolivya’daki sendikal mücadeleyi anlatan 'Coca Cola Davası', Emir Kusturica’dan ‘Maradona’ ve Japon yönetmen Tokachi Tsuchiya’dan ‘Normal Bir İş Yapmak İstiyorum’ gösterilecek yabancı filmlerden yalnızca bazıları.

Festivalde bu yıl Tekel direnişine verilen özel önem sebebiyle direnişle ilgili 15 tane film özel gösterimlerle izleyicilere sunulacak. Başta Tekel filmleri olmak üzere birçok film galasını festivalde yapacak.

Metin Yeğin’in uzun metrajlı filmi ‘D’nin galası da festival kapsamında yapılacak. Film için 4 Mayıs’ta Ankara’da, 6 Mayıs’ta İstanbul’da, 7 Mayıs’ta İzmir’de, özel galalar düzenlenecek. Dünyanın farklı coğrafyalarındaki toplumsal hareketleri anlatan belgeselleriyle tanınan yönetmen Metin Yeğin, ilk uzun metrajlı kurmaca filminde 1988 yılında Metris Cezaevi’nde yaşanan firarı anlatıyor. Filmde Nebil Sayın, Selim Akgül, Mustafa Diyar Demirsoy, Turgay Tanülkü gibi isimler rol alıyor.

Pelin Esmer imzalı 11’e 10 Kala, İlksen Başarır’dan ‘Başka Dilde Aşk’, Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan’dan ‘İki Dil Bir Bavul’, Ahmet Uluçay’dan ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’, Kartal Tibet’in efsanevi filmi ‘Sultan’ da gösterim programında yer alıyor.

Bu yıl da görme engelli izleyiciler için ‘Başka Dilde Aşk’ ve ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ filmlerinin gösterimi sesli betimleme yöntemiyle yapılacak.

Festivalin yine yabancı konukları bulunuyor. İranlı usta yönetmen Macid Macidi, İngiliz akademisyen John Cunnigham, ‘Yaşamak Bir Ağaç Gibi’ filminin yönetmenleri Pascale Boosten ve Eric Juzen, Güney Kıbrıs PEO sendikasından Eleftherios Georgiadis festivalin bu yılki yabancı konuklardan.

Festival kapsamında bu yıl fotoğraf alanındaki etkinlikler büyük yer tutuyor. Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD), Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi, Fotoğraf Vakfı, Red Fotoğraf, İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği ortak organizasyonuyla üç kentte ‘1980'den 2010'a Emek Sineması'ndan Meydanlara 1 Mayıs'ın 30 Yılı’ sergisi açılacak ve çeşitli paneller düzenlenecek. Sergide, sıkıyönetim uygulamalarından başlayarak, 1987’de Emek Sineması’nda gerçekleştirilen toplantı öncesine kadar kitlesel olarak kutlanamayan 1 Mayıs’lar o yıla ve güne ait belgelerle, 1988’den 2009 yılına kadar gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamaları ise fotoğraflarla izleyicilere sunulacak. 2010 yılına ait fotoğraflar ise sergi salonunda kurulacak projeksiyon cihazı ile slayt gösterisi olarak yansıtılacak. Festivalde ayrıca Ankara’da Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından hazırlanan ‘Fotomuhabirlerinin Gözünden Tekel Direnişi’ başlıklı fotoğraf sergisi Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izleyicilerle buluşacak.



Festival kapsamında bu yıl 3-4 Mayıs tarihlerinde Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ‘LaborComm/Uluslararası İşçi ve İletişim Konferansı’ düzenlenecek. Altı bildiri, iki çağrılı bildirinin sunulacağı, ayrıca medya emekçilerinin, iletişim emekçilerinin ve emekten yana alternatif medyanın tartışılacağı iki panelin yer alacağı iki günlük konferans aynı zamanda www.sendika.tv adresinden internetten canlı yayınlanacak. Birçok sunumun gerçekleştirileceği konferans, Çankaya Belediyesi, Ankara Üniversitesi Gelişme ve Toplum Araştırma ve Uygulama Merkezi (GETA) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın katkılarıyla düzenleniyor. Konferansta açılış bildirisini İngiltere'den Laborstart.org kurucusu Eric Lee, çağrılı bildirilerden birini ise araştırmacı Ergin Yıldızoğlu okuyacak.

Farklı kentlerde sinema atölyelerinin kurulacağı festival sırasında bu yıl da kapsamlı bir festival gazetesi yayınlanacak.

Festivalle ilgili tüm bilgilere, görsellere ve tanıtım videolarına www.iff.org.tr adresinden ulaşmak mümkün.


kaynak: http://www.internethaber.com/5.-isci-filmleri-festivali-perdelerini-aciyor-247437h.htm

26 Nisan 2010 Pazartesi

25 Nisan 2010 Pazar

yazı

Bahsi geçen yazıda herhangi bir benzetme yapmayacağıma ve durup yazdığım hiçbir şeyi tekrar okumayacağıma, imla ve noktalama işaretlerini takmayacağıma, çok gerekmedikçe yanlış yazdığım harfleri silmeyeceğime falan namusum, şerefim üzerine söz veriyorum ama noktalama işaretlerini doğru kullanmak takıntılı bi hal almış bende. İster istemez, az önce durup baktım. Virgülü yanlış yerde kullandım. Neyse önemli değil. Hızlı hızlı yazarsam ve bütün bu zımbırtıları düşünmezsem belki daha doğru düzgün yansıtabilirim aklımdan geçenleri. Giriş gelişme, sonuç falan olmasın çok avantgarde bir şey yapalım ama gene de olmuyor. Midem gene ekşidi. Tatmin olmadım. Fiziksel tatmin ne kolay halbuki. Aslında o da zor, ten uyumu gerekiyor ama ikinci bir kişi olmasa da olur. Neyse oralara girmeyelim de. Zihinsel tatmin zor beyim. Ego mastürbasyonu yaptıktan sonra kendini çok kötü hissetmek. Mesela diye başlayan cümle kurunca ciddiye alınmıyorsun ya, hayattaki zottirik, ince dengeler işte. Adamı ipe götürür bu pamuk ipliğinden ince detaylar. Kalın halatlar asılı dar ağacına götürür adamı. Ölüm hayata hükmediyor, bunu zaten biliyorduk da hayat da çok o kelimeyi bulamadım şimdi yani o kadar da “mesela” hayat da... boş durmuyor bence. Ölüm daha belirgin birrenk olduğu için ilkin onu seçiyor gözlerimiz. Hayat daha şeffaf bir şey. Ele gelmiyor, hemen görülmüyor ama sert, tavizsiz bir şey. Hayat dolu olmak büyük beceri isteyen bir şey. Neyse ben bu cümleyi daha önce on yedi defa kurmuştum. Tekrar edince kendimi çok rahatsız hissettim. Durmadan aynı cümleleri kurup duruyorum. Konuşurken, yazarken kelime dağarcığımı harekete geçiremiyorum. Son cümleyi anlamaya çalışma, saçma oldu. X falan falan bir şey. Kurduğum bütün cümleler bu kalıpta. Yatak rahat bir şey. Ayrılık acı bir şey (bkz: nihat doğan) çakmak yanan bir şey. Ötesini duyumsasam da anlatamıyorum. Anlıyorum, anlatamıyorum. Off gene midem ekşidi. Bir gün özgürce istediğim her şeyi, tam da doğru kelimeleri kullanarak anlatabileceğime inanıyorum. İnanacağıma inanıyorum. İnanmayı öğreneceğime inanıyorum. İroni yapmıycam.

Bir sürü kare var. Çember demiycem o çok klişe oldu 1945 senesinden beri kullanılıyor. Belki daha eski. Tarihi attım ben. Ya içindesin çemberin ya da dışında yı kim demişse artık şimdi hatırlamıyorum, ondan beri her fırsatta söyleniyor. Çember, iç, dış, iç açıortay doğrularının çemberin merkezine uzaklığı, kesim noktaları,, geometrik yerleri. Çember de çember. Benim kafamda kareler oluştu. Hatta dikdörtgenler ama en çok üçgeni seviyorum. Ama dikdörtgen oluştu. Bi de bu benim içsesim değil. Benim iç sesim böyle şakalar yapmaz. Şirin görünmeye çalışıyorum hala. Benim iç sesim manyağın teki. Kareler, yok dikdörtgenler diyordum. Bir sürü dikdörtgenin birleşim kümesindesin tamam mı bu şekli çemberlerde düşünmek, hayal etmek daha kolay ama di,kdörtgenlerle biraz zor. İç sesimi duysaydın korkardın. Duymayasın. İşte o dikdörtgenleri sınır olarak düşün. Hem daha keskin bir imaj oluşuyor insanın zihninde. Benim iç sesim böyle afili cümlelerde kurmaz. Helele hçlçlç bu kadar. Kenarları keskin. Değersen bir tarafına batar. Ne dikdörtgeni de ben bunlara kare diyeyim. Yazması daha kolay. Bu kareler ne kareleri? Özgün olma karesi var bir adet. Özgür olmanın bile karesi var bence. Sonra karizmatik olma karesi var. Başarılı olma karesi var. Kadın olma karesi var. Alımlı olma karesi var. Tutarlı olma karesi var. Normal olma karesi var. Sıradışı olmanın da karesi var. Para karesi var. Kariyer karesi var da bunları siktiredebiliriz şimdilik. Sonra aklıselim karesi var. Siyaset bilimi karesi var. Tkp karesi var. Marx karesi var, lenin karesi var, demirel karesi var da bunlar esasen daha ince kareler. Süleyman demirel karesi herkeste yok. Bende yok ama olanlarda büyükmüş. Çok bilmiyorum. Etnik müzik karesi var mesela, progresif müzik karesi var, tutunamayanlar karesi var, eti browni intense karesi var, nutella, pink floyd, miranda kerr karesi var. Düşününce böyle on binlerce kare bulabilirsin. Başta benzetme yapmıycam dedim ki zaten bu kareler gerçekte var. Soyut kavramları geometrik şekillerle ifade edebileceğimizi düşünelim. Müzik karesi olamaz mesela. Pnk floyd kares iolur ama yaptıkları müziğin karesi olmaz. Sonra çocuk karesi de olmaz bana göre. Aşk karesi olur mu bilmiyorum. Eskisi kadar romantik düşünemiyorum artık. Aşkı boşverelim şimdilik. Kahkaha karesi olabilir mi? Olmaz idyelim. Gülümseme karesi vardır ama muhakkak. Dişlerini göstermeden gülümseme karesi. Sırıtma kresi de yoktur. Başkasına kare olan sana kare olmaya da bilir. Bazı kavramlar is herkes için karedir. İşte bu kareler aslanım. Hayatımız içiiçe geçmiş karelerden ibaret. Sınırlar, çizgiler, köşeler. Çok sert aslanım. Hem pink floyd sevip, hem tebessüm edip, hem aşık olup (bu kare olmayabilir di) hem normal hem de sıradışı olunabilir mi? Ne kadar çok karenin kesişim noktasındaysan önce o kadar başarılısındır diye düşündüm, şimdi yazarken boku yemişsindir dedim kendi kendime. Çakmak karesi olabilir mi?

Yazarken çok uzunmuş gibi, okuyunca ne kadar az yazdığımı ve anlatamadığımı farkediyorum.

İyi akşamlar. Gene erken kalktım.

Not: B u yazıyı yayınlamadan önce tekrar gözden geçirmeyeceğime söz veriyorum. Yayınladıktan sonra dayanamaz okur ama virgülüne dokunmam gerçekten.